Miras ilk insanlardan günümüze kadar devam eden süreçte hep gündem olmayı başarmış konulardan biridir. Zira miras özü itibariyle bir mülkiyet hukukudur ve gerek ilk devletlerin oluşumu gerek günümüze kadar uzanan modern devletlerin ortaya çıkmasında mülkiyet kavramı azımsanmayacak kadar önemli bir olgudur. Türk Hukukunda mirasa ilişkin düzenlemeler ise Medeni Kanun’da düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nda kabul edilen miras hukuku sistemi zümre sistemidir. Zümre bir şahısla üreyenlerin o şahısla birlikte meydana getirdikleri hısımlık topluluğudur. Her zümrede, zümre başından sonra gelen asıllar ile bunların altsoylarının oluşturduğu topluluk ise kök adını alır. Önce gelen zümre mirasçıları varken, onlardan sonra gelen zümredekiler mirasçı olamazlar. Ayrıca aynı zümre içindeki mirasçılardan, önde olanı diğer bir ifadeyle miras bırakana daha yakın olan hısım, ondan sonra gelen hısımların mirasçılığını engeller. Mesela birinci zümrede yer alan çocuklar hayatta iken, onların çocukları (torunlar) mirasçı olamaz. Aynı zümre içinde bulunan mirasçılardan, miras bırakandan önce ölmüş olanlar varsa bunlar mirasçı olamazlar. Yerlerini halefiyet ilkesi gereği altsoy hısımları alır.
Hukukumuzda kabul edilen 3 mirasçı zümresi vardır. Birinci zümre altsoy zümresidir. Miras bırakanın altsoyunun bulunmaması durumunda ikinci zümre mirasçı olur ki bu zümredekiler miras bırakanın ana-babasının başı olduğu ve devamında kardeşlerinin ve kardeş çocuklarının yer aldığı aşağıya doğru sonuna kadar devam eden hısımlar topluluğudur. Miras bırakanın ikinci zümrede de mirasa hak kazanan hısımlarının bulunmaması durumunda son zümre büyük anne ve büyük babaların yer aldığı üçüncü zümredir.
Toplumumuzda çok karıştırılan ve yanlış bilinen konulardan biri de cinsiyetin mirasçılığa bir etkisinin olduğunun kabulüdür. Fakat mirasçı olabilmek için cinsiyetin kesinlikle bir önemi olmadığı gibi, payların hesaplanmasında da bir önemi bulunmamaktadır. Mirasçı olabilmek için bir zümreye dahil olmanın yeterli olacağı ve yukarıda belirtilen şartların sağlanması ile kanunda belirtilen diğer başka şartların sağlanması yeterli görülecektir.
Medeni Kanun madde 495-501 aralığında düzenlenen yasal mirasçılar konusunda dikkatleri çeken diğer hususlar ise şöyledir:
“Evlilik dışında doğmuş ve soy bağı, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulmuş olanlar, baba yönünden evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olurlar”
“Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu zümreye göre miras bırakana aşağıdaki oranlarda Mirasçı olur:
1. Miras bırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
2. Miras bırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısı,
3. Miras bırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, Mirasın dörtte üçü, bunlar da yoksa mirasın tamamı eşe kalır.”
“Evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısmı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder.
“Evlât edinen ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar.”
“Mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası Devlete geçer”
Yorumlar