İçeriğe geç →

Denkleştirme Talebi ve Doğrudan Uygulanan Kurallar

Ⅰ- Denkleştirme İstemi

A) Tanımı, Unsurları ve Amacı

            Tacirler faaliyetleri ile ilgili olarak yardımcılara ihtiyaç duymaktadır. Bu yardımcılardan bazıları kendilerine bağımlı olarak çalışırken bazıları ise bağımsız olarak işlem yürütmektedir. Bu bakımdan acente, komisyoncu, tek yetkili satıcı gibi kişiler tacirin faaliyetini yürüten ve bağımsız olan tekel hakkı sahibi yardımcı kişilerdir[1]. Acente, yardımcı olduğu tacirin belirli bir yer ya da bölge içinde sözleşmeler yapmasına yardımcı olan ve yardımcı olduğu tacir adına sözleşme yapmaya yetkili olan şahıstır(TTK m. 102/1)[2]. Tek yetkili satıcı ise tacirin mal ve hizmetini kendi nam ve hesabına satan, tacirin belirli bir yer ya da bölgede çalışmasına müsaade ettiği ve o bölgede tekel olan sürekli satıcıdır[3].

            Bağımsız ve tekel hakkı olan tacir yardımcılarının tacir ile sözleşmesi sona erdiğinde birtakım sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bunun en başında ise tacir yardımcısının kendi emek ve mesaisiyle oluşturduğu müşteri çevresinin akıbeti gelmektedir. Zira tacir yardımcısı tacirin mal ve hizmetini tanıtmakta, satış yapmakta ve netice itibariyle bir yer ya da bölgede müşteri çevresi oluşturmaktadır. İşte bu müşteri çevresiyle ilgili olarak, acente hükümlerinde, bağımsız ve tekel hakkı sahibi tacir yardımcılarının tamamını kapsayan bir düzenleme getirilmiştir(TTK m. 122/5).  Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra müvekkil olan tacir, yardımcısı sayesinde sözleşme sona ermesine rağmen önemli kazançlar elde ediyorsa; yardımcının kısa süre içinde müşterisiyle yaptığı ya da yapacağı işlem sözleşme sona erdiğinden yapılamadıysa ve bu sebeple ücrete hak kazanılamadıysa; somut olay ve hakkaniyete de uygun düşüyorsa tacir yardımcısı uygun bir denkleştirme ücretine hak kazanır(TTK m. 122/1).

            Doktrin ve TTK’ye göre denkleştirme istemi, belirli bir yer ya da bölgede müvekkili olan tacirin mal veya hizmetini tanıtan, sürümünü artıran ve bu sebeplerle müşteri çevresi oluşturan tekel sahibi bağımsız tacir yardımcısının sözleşmenin sona ermesi sebebiyle mahrum kaldığı kâr ile müvekkil olan tacirin bu emek sebebiyle sözleşme sona ermesine rağmen elde ettiği önemli kazancın hakkaniyete uygun olacak şekilde toplamıdır[4]. Denkleştirme istemi, doktrinde, denkleştirme bedeli – portföy tazminatı – portföy hakkı – müşteri tazminatı – portföy akçesi olarak da adlandırılmaktadır[5]. Denkleştirme istemi bakımından bedelin belirlenebilmesi adına müşteri çevresi, müvekkilin önemli menfaatler elde edip etmeye devam edeceği şeklindeki hususları ispat yükü tacir yardımcısı şirkettedir[6].

B) Hukukî Niteliği

            Denkleştirme isteminin hukukî niteliği tartışmalıdır[7]. Tartışmanın asıl sebebi bu istemin tazminat mı yoksa sözleşmeden kaynaklı karşı edim yükümlülüğü mü olduğu noktasındadır. Bu noktada TTK m. 122/1’de denkleştirme isteminin bir tazminat olduğu, hükümet gerekçesiyle çelişkili olarak, lafız yoluyla ifade edilmiştir. Ancak doktrindeki baskın görüş denkleştirme isteminin tazminattan ziyade sözleşmeden kaynaklı karşı edim yükümlülüğü olduğu yönündedir[8]. Bunun sebepleri olarak denkleştirme isteminin sözleşmenin haksız olarak sona ermesinden kaynaklı tazminat taleplerinden farklı bir hak olması[9], istemin hesaplanmasında hakkaniyet ilkelerinin gözetilmesi[10], sözleşmenin sona ermesinde her iki tarafın kusuru olmasa da bu istemin ileri sürülmesinin mümkün olması[11] misâl olarak gösterilmektedir[12]. Bu noktada haklı bir sebep olmaksızın tacir yardımcısı sözleşmeyi sona erdirirse ya da müvekkil olan tacir acentenin kusuru sebebiyle haklı olarak sözleşmeyi sona erdirirse denkleştirme isteminin söz konusu olmayacağını belirtmekte fayda bulunmaktadır(TTK m. 122/3).

C) Kaynağı

            Denkleştirme isteminin kaynağının, özellikle kanunlar ihtilafı bakımından, tespiti önem arz etmektedir. Bu noktada istemin özelliklerinden bahsetmek gerekmektedir. Denkleştirme isteminin doğumu ana sözleşmenin sona ermesine bağlıdır[13]. Ayrıca Kanunda özel olarak düzenlenmiş ve emredici nitelikte bir istem hakkı olması sebebiyle taraflar denkleştirme istemini bertaraf edecek şekilde sözleşme düzenleyememektedir[14]. Denkleştirme istemi hakkından ancak bu hak doğduktan sonra vazgeçilebilmektedir(TTK m. 122/4).

            Kanımca tekel hakkı veren ve tacir yardımcısı bakımından bağımsızlık unsuru söz konusu olan sözleşmelerde denkleştirme istemi sözleşmeden kaynaklı bir alacak hakkıdır. Zira bu hak tacir yardımcısının borcunu ifa ederken yan borç olarak müşteri çevresi oluşturması sonucu bir karşılık olarak doğmaktadır. Ayrıca emredici hüküm söz konusu olduğundan taraflar bu hakkın varlığını olumsuz yönde etkileyecek şekilde anlaşma yapamamaktadır. Son olarak taraflar arasında kararlaştırılmamış olsa da bu hak kaynağını kanundan almakta ve sözleşmeyi tamamlama işlevi göstermektedir.

            Denkleştirme isteminin kaynağı konusunda çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Ancak, yukarı paragrafta açıklandığı üzere, baskın görüşe göre bu hak sözleşmeden kaynaklı olup kanun düzenlemesiyle de ayrıca temin altına alınmıştır. Zira kanun düzenlemesi emredici niteliktedir.

Ⅱ- Denkleştirme İsteminin MÖHUK Kapsamında Değerlendirilmesi

A) Uygulanacak Hukuk

            Türk Hukuku’na göre denkleştirme isteminin emredici nitelikte olduğu, tacir yardımcısının bu hakkından önceden feragat edemeyeceği aşikârdır. Kanun koyucu özellikle tacir yardımcısının, zayıf konumda olmasa bile, korunmaya değer menfaatinin bulunduğunu düşünerek düzenlemede bulunmuştur. Hâl böyleyken yabancılık unsunu taşıyan ve kanunlar ihtilafı olan bir uyuşmazlıkta denkleştirme isteminin neye göre değerlendirileceği, özellikle TTK m. 122’nin doğrudan uygulanıp uygulanmayacağı tespit edilmelidir.

            Milletlerarası özel hukuk bakımından, MÖHUK’ ta, bağımsız tacir yardımcılarıyla müvekkil tacirlerin arasındaki uyuşmazlığa ilişkin doğrudan düzenleme bulunmamaktadır. Bu bakımdan taraflar sözleşme ile uygulanacak hukuku seçebilmektedir(MÖHUK m. 24/1)[15]. Taraflar hukuk seçimi yapmamışlarsa sözleşmeyle en sıkı ilişki hukuk uygulama alanı bulur(MÖHUK m. 24/4). Misâl bir acentelik hizmetinde taraflar farklı bir hukuk kararlaştırmadıysa karakteristik edim borçlusu tacir yardımcısının faaliyet yeri hukuku uygulama alanı bulabilir.

B) Türk Hukukunun Doğrudan Uygulanması

            Tacir ile yardımcısı arasında hukukî uyuşmazlık doğduğunda uygulanacak hukuk MÖHUK kapsamında Türk Hukuku olmayabilir. Bu durumda TTK m. 122’de yer alan hükümlerin doğrudan uygulanıp uygulanmayacağının tespiti önem arz etmektedir. Bu konuda değerlendirme yapılırken sadece denkleştirme isteminin korunmaması sonucu doğuran hukuklar değil aynı zamanda denkleştirme isteminin fazlaca korunarak taraflar arasında orantısızlık yaratacak hukukların da dikkate alınması gerekmektedir. Zira Türk Hukuku bakımından denkleştirme isteminin amacı taraflar arasında edim dengesini sağlamaya yönelik olan hakkaniyet düşüncesi ve adil rekabetin sağlanmasıdır.

            Denkleştirme istemine ilişkin uyuşmazlık mahkemeyle de tahkim kanalıyla da çözülebilir. Zira denkleştirme istemine ilişkin uyuşmazlıklar kural olarak tahkime elverişlidir[16]. Türk Mahkemesi ya da Tahkiminin doğrudan uygulanacak kuralları gözeteceği şüphesizdir[17]. Yabancı mahkeme ya da tahkimin Türk Hukuku bakımından doğrudan uygulanan kuralları uygulamaması ise hakem kararının iptali veya tanıma/tenfiz isteminin reddine sebebiyet verecektir[18](MÖHUK m. 62/1-c).

1. Genel Olarak Doğrudan Uygulanan Kural Kavramı

            Doğrudan uygulanan kurallar; maddî hukuk açısından taraflar aksini kararlaştırsa bile uyulması gereken, belirlenmesinde devletlerin sosyal/siyasal/ekonomik politikasının etkili olduğu kuralları ifade etmektedir[19]. Her emredici kural, doğrudan uygulanan kural kapsamında değerlendirilmemektedir[20]. Doğrudan uygulanan kural tespitinde düzenlemenin amaçsal yorumu mühimdir[21]. Ayrıca kuralın uygulama alanının da tespiti gerekmektedir[22].

            Doğrudan uygulanan kural bakımından misâl vermek gerekirse Yargıtay, Alman Firması’nın Türk Firması’ndan sözleşmede aynen ifa kapsamında alkollü içecek talep ettiği bir olayda 4250 sayılı Kanun gereği sözleşme ile böyle bir edimin kararlaştırılamayacağı, özel sektörün tekel ürünlerini ancak yetkili mercilerden gerekli izinleri alarak üretebileceğini ve bu kapsamda geçerli bir sözleşmeden bahsedilemeyeceğini içtihat etmiştir[23]. Ancak bu husus gerekçede doğrudan uygulanan kural değil de emredici hüküm olarak ifade edilmiştir.

            Doğrudan uygulanan kural tespit edilirken uygulama için yakın irtibat, milletlerarası kamu düzeninde o kuralın uygulamasını haklı kılacak sebep, tarafların haklı beklentisi önem arz etmektedir[24].

            Yabancı hukuk kuralının uygulandığı yargılamada, Türk Hukuku’nun doğrudan uygulanan kuralları göz önünde bulundurulmalı ve buna göre karar verilmelidir(MÖHUK m. 6).

            Sözleşmeden doğan ilişkinin tâbi olduğu hukuk uygulanırken, sözleşmeyle sıkı ilişkili olduğu takdirde üçüncü bir devletin hukukunun doğrudan uygulanan kurallarına etki tanınabilir(MÖHUK m. 31). Meselâ taraflardan birinin İngiliz birinin Amerikan olduğu uyuşmazlıkta Türk hakemi ya da hâkimi başka bir devletin doğrudan uygulanan kuralına göre karar verebilir. MÖHUK m. 31 ile kast edilen hâkimin veya tarafların seçtiği hukuktan ziyade başka bir ülkenin hukukudur[25].

2. Denkleştirme İsteminin Doğrudan Uygulanan Kural Kapsamında Değerlendirilmesi

            Denkleştirme istemi TTK m. 122’de doğrudan düzenlenmiştir. Bu düzenleme önceki Kanun döneminde doğrudan yer almamıştır. Ancak önceki Kanun dönemindeki yargı kararlarında denkleştirme istemi yönünden istikrarlı kararlar verilmiştir[26].

            Hükümet gerekçesinde denkleştirme istemi düzenlemesinin AB yönergeleriyle uyumlu olarak üye devletlerce mevzuata eklendiği, yönerge temelindeki Alman ve İsviçre Hukuku ilgili maddelerine benzetildiği belirtilmiştir. Bu istemin amacının ve niteliğinin tartışmalı olduğu, Alman öğretisinde savunulan görüşe göre tacir yardımcısının sağladığı müşteri çevresinin müvekkil tacire maddî olarak kazanç sağladığı, bu bakımdan edim karşılığı olduğu ve ancak hakkaniyete dayandığından saf bir malî hak olarak da nitelendirilmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca diğer bir görüşte tacir yardımcısının feshin olumsuz sonuçlarından korunduğu ifade edilmiştir. Kanun koyucu her ne kadar düzenlemede tazminatifadesi kullanmışsa da bunun klasik anlamda bir tazminat olarak nitelendirilmemesi gerektiğine işarette etmiştir[27].

            Hükümet gerekçesinde belirtilen Avrupa Birliği 86/653 sayılı Acenteliğe İlişkin Üye Devlet Hukuklarının Uyumlaştırılması Hakkında Yönergenin de incelenmesi gerekmektedir. Bu yönergenin amacının iç piyasanın düzenlenmesi ve dürüst rekabet ortamının tesisi olduğu vurgulanmaktadır. Hatta aşağıda detaylı olarak incelenecek ABAD kararları da bu gerekçeye dayanmaktadır.

            Hükümet gerekçesinde özellikle belirtilen, AB yönergenin, amacının üye devletlerin iç piyasasını düzenlemek ve dürüst rekabet ortamını oluşturabilmek olduğu ile MÖHUK m. 6 hükümleri bir arada değerlendirildiğinde TTK m. 122’nin doğrudan uygulanan kural olarak düşünülebilmesi tartışmalı da olsa mümkün görünmektedir[28].

            Üçüncü bir hukukun doğrudan uygulanan kurallarının, Türk hâkimi ya da hakemi tarafından, dikkate alınması da mümkündür. Bunun için yargı makamının amaç, nitelik, muhteva ve sonuçları dikkate alması icap eder(MÖHUK m. 31).

            Uygulamada hukuk seçiminden ziyade yetki anlaşması yapılarak, Türk Hukuku ya da AB Yönergelerinin uygulanmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır[29]. Böyle bir durumda şayet amaç Türk kamu düzenini ya da doğrudan uygulanan kuralın işletilmesini engellemekse, tıpkı AB uygulamasında olduğu gibi,  yetki itirazının reddedilmesi gerekmektedir[30].

C) Denkleştirme İstemine İlişkin Türk Yargısı Kararları

            Hukukumuz bakımından, denkleştirme istemine ilişkin TTK m. 122’nin amacı ve öneminin tespit edilebilmesi adına yargı kararlarını incelemekte fayda bulunmaktadır. Bu sayede, yargı kararlarında, TTK m. 122’nin doğrudan uygulanan kural kapsamında değerlendirilip değerlendirilmediği incelenebilir.

            Tek satıcılık sözleşmesi bakımından Türkiye’de faaliyet gösteren tek satıcı(Türk) ile müvekkil(İngiliz) arasındaki uyuşmazlıkta; tek satıcı denkleştirme isteminde bulunup müvekkilinin haksız rekabet oluşturacak şekilde davrandığını iddia etmişse de yerel mahkeme müvekkilin haklı sebeple fesihte bulunduğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Yargıtay ise sözleşmeyle İngiltere Hukuku’nun seçildiğini ve bu sebeple somut olaya İngiliz Hukuku’nun uygulanması gerektiği içtihat etmiştir[31]. Bu bakımdan Yargıtay denkleştirme isteminin, AB Hukuku gibi doğrudan uygulanan kural kapsamında değerlendirilebilme ihtimalini bile tartışmamıştır. Kanımca en azından İngiltere Hukuku’nda acentelerin ne denli korunduğu, hükümlerinin TTK ve AB Yönergesiyle uyumlu olup olmadığının tartışılması gerekirdi.

            Kendisine Türkiye’de tekel hakkı tanınan tacir yardımcısı ile Japon müvekkil arasındaki uyuşmazlıkta, Türk tacir yardımcısı, Japon müvekkilden denkleştirme isteminde bulunmuştur. Yerel mahkeme ve istinaf; tarafların yetki sözleşmesi yaparak uyuşmazlıklar için Tokyo Mahkemelerinin yetkili olduğunu kararlaştırdıklarını, bu yetki sözleşmesinin MÖHUK anlamında TBK m. 27’ye göre hükümsüz sayılamayacağını belirterek davayı yetki sözleşmesi sebebiyle usulden reddetmiştir. Yargıtay’da söz konusu kararları hukuka uygun bulmuştur[32].  Söz konusu kararda yerel hukuktaki hükümlerin doğrudan uygulanan kural kapsamında tartışılmaması, özellikle Türk piyasası ve rekabet ortamındaki sözleşmenin Japonya Hukukunda korunabilme kapasitesinin değerlendirilmemiş olması kanımca uygun olmamıştır.

Ç) Denkleştirme İstemine İlişkin Alman Yargısı Kararları

            Hükümet gerekçesi incelendiğinde TTK m. 122’nin Alman Kanunu’na benzetilerek oluşturulduğu ifade edilmiştir. Bu bakımdan denkleştirme istemine ilişkin olarak Alman Yargısı kararlarını incelemekte fayda bulunmaktadır.

            Alman Federal Mahkemesi 05.09.2012 tarihinde verdiği kararında; uyuşmazlık için ABD Virginia Hukuku’nun uygulanmasının kararlaştırıldığı bir olayda, Virginia Hukuku’na göre denkleştirme isteminin mevcut olmadığını, bu sebeple denkleştirme istemi bakımından Alman Hukuku’nun geçerli olacağını, denkleştirme isteminin yok sayılmasının AB Hukuku’na aykırılık teşkil ettiğini içtihat etmiştir[33]

            Münih İstinaf Mahkemesi 17.05.2006 tarihinde verdiği kararla, Kaliforniya kökenli müvekkille Alman kökenli tacir yardımcısı arasındaki uyuşmazlık bakımından, Kaliforniya Mahkemelerinin yetkili kılınması durumunda, denkleştirme istemine ilişkin doğrudan uygulanan kuralın bertaraf edileceği sebebiyle yetki Kaliforniya Firması’nın yetki itirazını reddetmiştir[34].  

D) Denkleştirme İstemine İlişkin ABAD Kararları

            Denkleştirme istemine ilişkin olarak ABAD tarafından verilmiş ve emsal olarak yer edinmiş bazı kararlar bulunmaktadır. Bu kararlar denkleştirme isteminin doğrudan uygulanan kurallar kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine ilişkin tartışmalara sebebiyet vermiştir.

            Denkleştirme istemine ilişkin 09.11.2000 tarihli İngmar(İngiltere Firması)-Eaton(Kaliforniya Firması) kararını incelemekte fayda bulunmaktadır. İngmar bir acente, Eaton ise müvekkil şirkettir. Taraflar arasında sözleşme düzenlenmiş ve uyuşmazlıklar bakımından Kaliforniya Hukuku yetkili kılınmıştır. Aradaki sözleşme sona erince İngmar İrlanda ve İngiltere’deki faaliyetleri dolayısıyla denkleştirme isteminde bulunmuş, İngiliz Yerel Mahkemesi sözleşmede Kaliforniya Hukukunun seçildiği ve bu hukukta denkleştirme isteminin düzenlenmediği gerekçesiyle talebi reddetmiştir. Sonrasında karar üst yargıya taşınmış ve ABAD’dan tavsiye kararı istenmiştir. Buna göre ABAD’a 86/653 sayılı Yönerge hükümlerinin, AB sınırlarında faaliyet gösteren acente ile AB’ de yer almayan ülkede kurulu müvekkil arasında düzenlenen sözleşmede, farklı bir hukuk seçilmesi durumunda, uygulanıp uygulanmayacağı meselesi sorulmuştur. ABAD ise 86/653 sayılı Yönerge hükümlerinin düzenleme amacının tüm acentelerin teşebbüs hürriyetini korumak ile iç piyasanın düzenlenmesini sağlamak olduğunu ve bu hükümlerin doğrudan uygulanması gerektiğini içtihat etmiştir[35].

            ABAD 17.10.2013 tarihinde Unamar(Belçika Firması)- NMB(Bulgaristan Firması) uyuşmazlığında da denkleştirme istemine ilişkin içtihatta bulunmuştur. Unamar acente, NMB ise müvekkil şirkettir. Taraflar çıkan uyuşmazlıklarda Bulgaristan Hukukunun uygulanacağını kararlaştırmıştır. Sözleşme sona erdikten sonra çıkan uyuşmazlıkta ABAD ise her ne kadar Bulgaristan Hukukunun 86/653 sayılı Yönerge hükümleriyle uyumlu olduğunu belirtmişse de Belçika Hukuku’nun daha fazla koruyucu hüküm içermesi ve bunun o hukuk açısından hayatî öneme sahip olması durumunda Belçika Hukuku’nun uygulanması gerektiğine hükmetmiştir. Bu bakımdan ABAD,  86/653 sayılı Yönerge hükümlerinin sözleşme hükümleriyle bertaraf edilebilmesinin mümkün olabileceğini içtihat etmiştir. Zaten maddî hukuka ilişkin kuralların doğrudan uygulanan kural olup olmadığının tespiti güçken ABAD’ın bir de bu şekilde içtihat geliştirmesi eleştirilmiştir[36].

            ABAD 16.02.2017 tarihinde Agro (Türkiye Firması)- Petersime (Belçika Firması) uyuşmazlığında da denkleştirme istemine ilişkin içtihatta bulunmuştur. Agro Türkiye’de faaliyet gösteren bir acente iken Petersime müvekkil şirkettir. Aralarındaki sözleşmede yetkili hukuk olarak Belçika Hukuku kararlaştırılmıştır. Sözleşme sona erdikten sonra Agro, Petersime’ye karşı denkleştirme istemiyle dava açmıştır. Belçika mahkemesi, ABAD’dan tavsiye karar istemiştir. Buna göre 86/653 sayılı Yönerge ile uyumlu olan Belçika Kanunu’nun Türkiye’deki acentelik hizmeti bakımından uygulanıp uygulanamayacağı sorulmuştur. ABAD ise acentelik hizmetinin AB dışında verildiğini ve 86/653 sayılı Yönerge’nin amacının gerçekleşmediğini içtihat etmiştir. Hatta ve hatta kararda Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde olması, AB ile yaptığı anlaşmalar ve yerel mevzuatının 86/653 sayılı Yönerge hükümleriyle uyumlu olmasının bir önemi olmadığı belirtilmiştir[37].

            Görüldüğü üzere ABAD, 86/653 sayılı Yönerge hükümleri amacının tüm acentelerin teşebbüs hürriyetini korumak, iç piyasanın düzenlenmesi ve dürüst rekabet ortamının tesis edilmesi olduğunu belirtmiştir. Bu bakımdan ise 86/653 sayılı Yönerge hükümleri doğrudan uygulanan kural olarak değerlendirilmiştir. Ancak bunun için acentenin AB sınırları içinde faaliyet göstermesi şart koşulmuştur. Aksi hâlde müvekkil AB firmaları, AB dışındaki acentelik hizmetleri bakımından doğrudan uygulanan kurallar kapsamında sorumlu tutulmayacaktır. ABAD’ın çifte standart içeren bu içtihatlarının iç piyasayı düzenlemek ya da dürüst rekabet ortamı tesis etmek amacı taşımadığı, AB üye devletlerine haksız imtiyaz sağladığı başlıca eleştiriler arasındadır[38]. Zira sadece AB ülkelerine ait firmaları koruyan bu uygulamanın, milletlerarası kamu düzeni bakımından, haklı bir sebep oluşturabileceği ise tartışmaya açık bir konudur.

SONUÇ

            Denkleştirme isteminin korunmasında büyük menfaat bulunmaktadır. Zira bu sayede müvekkile göre daha düşük ölçekli olan tacir yardımcıları korunmuş olacak ve adil bir ticari rekabet ortamı oluşacaktır.

            Özellikle Avrupa Hukuku bakımından denkleştirme istemine önem verilmekte ve üye devletlerin uyumlu düzenlemeler yapması istenmektedir. Bu bakımdan 86/653 sayılı Yönerge’de düzenlenmiştir. ABAD ise verdiği kararlarda denkleştirme isteminin doğrudan uygulanan kural kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak ABAD kararlarının çifte standartlı olduğu, genel rekabet ortamını düzenlemekten ziyade üye devlet firmalarını korumaya yönelik olduğu aşikârdır. Bu bakımdan Türk hâkimi ve hakeminin yargılama yaparken MÖHUK m. 31 kapsamında değerlendirmede bulunması sakıncalıdır.

            Türk Hukuku bakımından ise denkleştirme isteminde doğrudan uygulanan kural kapsamında emsal gösterilebilecek içtihat ve uygulama geliştirilmemiştir. Zira Avrupa Hukuku’ndaki kararlar ve 86/653 sayılı Yönerge ile uyumlu TTK m. 122 gereği denkleştirme isteminin doğrudan uygulanan kural kapsamında değerlendirilmesi icap etmektedir. Her ne kadar bu hakkın sözleşmeden kaynaklı bir hak olduğu, tarafların iradelerinin gereksiz kısıtlanacağı yönünde eleştiriler yapılacaksa da buna katılmak mümkün değildir. Zira ülkede uygun bir rekabet ortamı oluşturmak devletin görevidir.

            Yetki sözleşmeleri her ne kadar geçerli kabul edilmeliyse de salt denkleştirme isteminin doğmasını önlemek için yapılmış olan bu sözleşmelerin geçersiz kabul edilmesi gerekmektedir. Aksi durum, yetki sözleşmesiyle doğrudan uygulanan kuralın uygulanmasının önüne geçilmesine ve hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet verecektir.


[1] ÜLGEN, Hüseyin / HELVACI, Mehmet / KAYA, Arslan / NOMER ERTAN, Füsun: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2019, sf. 729; BAHTİYAR, Mehmet: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2017, sf. 208-209; ERİŞ, Gönen: Güncellenmiş TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Cilt Ⅱ, Ankara 2017, sf. 1323.

[2] ÜLGEN / HELVACI / KAYA / NOMER ERTAN, sf. 830; BAHTİYAR, sf. 219; ERİŞ, 1324; AKIN, İrfan: Acentenin Denkleştirme Hakkı ve Alman Hukukundaki Yeni Gelişmeler, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 62(3) 2013 sf. 613-641, sf. 614.

[3] ÜLGEN / HELVACI / KAYA / NOMER ERTAN, sf. 897; BAHTİYAR, sf. 222; İŞGÜZAR, Hasan: Tek satıcılık Sözleşmesi, Ankara 1989, sf. 14; GÜRKAYNAK, Gönenç / KARAOĞLAN, Ceyda / ULUAY, Tolga: Tek Satıcılık Sözleşmesinin Sona Ermesi ve Sona Ermenin Sonuçları, Terazi Hukuk Dergisi, 8(85) 2013 sf. 14-29, sf. 15; DEMİR GÖKYAYLA, Cemile: Milletlerarası Özel Hukukta Tek Satıcılık Sözleşmeleri, İstanbul 2013, sf. 7.

[4] ERİŞ, 1383; Yargıtay 11. HD 05.04.2016T., 2015/7834E., 2016/3665K.: “…portföy tazminatının amacı, acentenin veya tek satıcının sözleşme ilişkisinin sona ermesi nedeniyle müvekkiline veya yapımcı/sağlayıcıya kazandırdığı müşteri çevresini kaybetmesi nedeniyle doğan zararın, müvekkil veya yapımcı/sağlayıcının oluşturulmuş olan bu müşteri portföyünden yararlanmaya devam ederek elde ettiği kazanç ile denkleştirilmesidir…”: www.sinerjimevzuat.com.tr E.T. 01.05.2023; DEMİR GÖKYAYLA, sf. 248; SARIÖZ BÜYÜKALP, İpek: Denkleştirme Talebinin Hukukî Niteliği ve Kanunlar İhtilafı Hukuku Bağlamında Değerlendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, , 21(2) 2019  sf. 523-581, sf. 526-527; ERCAN, Duygu: Denkleştirme Taleplerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Uygulanacak Hukuk ve Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, İstanbul 2021, sf. 12.; Yargıtay 11. HD 20.10.2022T., 2021/3240E., 2022/7221K.: “Denkleştirme istemi esasen, acente/bayii vs. tarafından uzun yıllar müvekkili belirli bir bölgede ve belirli işlerde temsil ederek ona yeni müşteriler kazandırması ve sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra da bu müşteriler sayesinde müvekkilin başka bayiler aracılığıyla işlerini kolaylıkla sürdürebilecek olması nedeniyle elde ettiği menfaatin karşılığıdır.”: https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 06.05.2023; Yargıtay HGK 27.11.2018T., 2017/11-116E., 2018/1794K.: “Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin hâlen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ( 6102 Sayılı TTK ) 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanan, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilen bu tür tazminat, fesih tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun ( 6762 Sayılı TTK ) sigorta hükümlerinde açıkça düzenlenmediği gibi fesih tarihinde yürürlükte bulunan Sigorta Murakabe Kanununda da bu konuda özel bir düzenleme mevcut değildir ( Kaya, Arslan; Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 816 ). 6102 Sayılı TTK ‘nın 122/3 maddesi gereğince, müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. Yine fesih ve dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16. maddesi gereğince, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilecektir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması hâlinde tazminat hakkı düşecektir.” : https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 06.05.2023.

[5] ÜLGEN / HELVACI / KAYA / NOMER ERTAN, sf. 878; GÜRKAYNAK / KARAOĞLAN / ULUAY, sf. 24.

[6] Yargıtay 11. HD 19.10.2022T., 2021/5374E., 2022/7179K.: “Sigortacılık Kanunu’nda denkleştirme için aranan kıstaslar, müvekkilinin menfaati ve hakkaniyettir. Denkleştirme talebi için kanunun aradığı şartlar kümülatiftir. Bu bağlamda, öncelikle yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil müvekkil, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır.” : https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 06.05.2023.

[7] BAHTİYAR, sf. 231; BADAK AYBAR, Zehra: 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Denkleştirme İstemi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12(24) 2013/2 sf. 167-201, sf. 168.

[8] ÜLGEN / HELVACI / KAYA / NOMER ERTAN, sf. 878 vd.; DEMİR GÖKYAYLA, sf. 248; SARIÖZ BÜYÜKALP, sf. 534, 541; ERCAN, Denkleştirme Taleplerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Uygulanacak Hukuk ve Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, sf. 67.

[9] ÜLGEN / HELVACI / KAYA / NOMER ERTAN, sf. 878: “Acentelik sözleşmesi sona ermesi şekline bağlı olarak TK/121/4-5’teki şartlarda tazminat ya da genel hükümlerden hareketle tazminat hakkının varlığı, denkleştirme talebine engel değildir; zira bunların hem hukukî dayanağı farklıdır hem de bunlar birbirini ikame etmez. ”; İŞGÜZAR, 160; KOYUNCUOĞLU, Hikmet: Franchise Alanın Denkleştirme İsteminin(Portföy Tazminatı) TTK m. 122 Hükmü Karşısında Değerlendirilmesi, Legal Hukuk Dergisi, 14(164) 2016 sf. 4297-4308, sf. 4300.

[10] ÜLGEN / HELVACI / KAYA / NOMER ERTAN, sf. 883; DEMİR GÖKYAYLA, sf. 250; KOYUNCUOĞLU, 4306; BADAK AYBAR, sf. 186; SARIÖZ BÜYÜKALP, sf. 529; ERCAN, Denkleştirme Taleplerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Uygulanacak Hukuk ve Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, sf. 35.

[11] ÜLGEN / HELVACI / KAYA / NOMER ERTAN, sf. 879; DEMİR GÖKYAYLA, sf. 281-282; BADAK AYBAR, sf. 176.

[12] SARIÖZ BÜYÜKALP, sf. 535-536.

[13] AKIN, sf. 615; ERCAN, Denkleştirme Taleplerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Uygulanacak Hukuk ve Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, sf. 28.

[14] ÜLGEN / HELVACI / KAYA / NOMER ERTAN, sf. 887; GÜRKAYNAK / KARAOĞLAN / ULUAY, sf. 26; DEMİR GÖKYAYLA, sf. 284; BADAK AYBAR, sf. 193-194; ERCAN, Denkleştirme Taleplerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Uygulanacak Hukuk ve Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, sf. 57.

[15] Yargıtay 11. HD 22.03.2016T., 2015/6879E., 2016/3183K.: “Dava, münhasır temsilcilik sözleşmesinden kaynaklanan maddi zarar, kar kaybı ve portföy tazminatı taleplerine ilişkin olup, mahkemece yukarıda anılan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, sözleşmenin uygulanacak kanun ile ilgili 19. bölümünde “işbu sözleşme, İngiltere yasalarına göre yorumlanacak ve İngiltere yasaları ile yürütülecektir.” hükmünün bulunması ve Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 24/1. maddesine göre de, sözleşmeden doğan borç ilişkilerinin tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tâbi olması karşısında, mahkemece somut uyuşmazlığa tarafların seçtiği hukukun uygulanmaması doğru görülmemiş hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.” : www.lexpera.com.tr E.T. 06.05.2023.

[16] ERCAN, Duygu: Türkiye’de Faaliyet Gösteren Acente veya Tek Satıcıların Taraf Oldukları Yabancı Unsurlu Sözleşmelerde Yer Alan Yetki veya Tahkim Şartına Rağmen Açacakları Davaların Türk Mahkemelerinde Görülüp Görülemeyeceği Meselesi, Public and Private International Law Bulletin,40(2) 2020 sf. 1613-1658, sf. 1647: Gerek Türk gerekse Alman hukukunda konuya ilişkin spesifik bir usul kuralı bulunmadığından, Türk mahkemelerinin de Alman mahkemeleri gibi bu uyuşmazlıkları tahkime elverişli saymamak yerine, hukuk seçimi ve yetki anlaşması dahil olmak üzere sözleşme hükümlerini bir bütün olarak inceleyerek karar vermesi gerekir. Söz gelimi, acente ve tek satıcılar, -talep haklarının bertaraf edilmesi gündeme gelse dahi- sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra yetki veya tahkim anlaşması akdedebilir. Yahut acente veya tek satıcı, bizzat tahkim sürecini kendisi başlatmış olabilir. Son olarak, yetkili yabancı devlet veya tahkim mahkemesinin uyuşmazlığa tatbik edeceği hükümler, acente ve tek satıcının haklarını muhafaza eder mahiyette olabilir. Tüm bu hallerde, Türk mahkemelerinin, geçerli bir yetki veya tahkim şartına etki tanımaması, taraf iradesine haksız bir müdahale teşkil eder. Bu bakımdan, kanaatimizce denkleştirme talebine ilişkin uyuşmazlıklar, tahkime elverişli sayılmalıdır. Ancak Türk acentenin talep haklarını bertaraf etmek üzere tasarlanmış hukuk seçimi ve yetki anlaşması gibi hükümlerin varlığı halinde, Türk mahkemeleri, davacı acente ve tek satıcının talep haklarını boşa çıkaran bu durumu ortaya koyması şartıyla, yetki ve tahkim anlaşmasına etki tanınmaksızın davayı görmeye devam edebilir.

[17] HUYSAL, Burak: Milletlerarası Ticari Tahkimde Hakemlerin Müdahaleci Kuralları Uygulama Yükümlülüğü, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 10(1) 2011 sf. 129-150, sf. 131: “Ancak her türlü müdahaleci kural, tahkimde etki doğurmamaktadır. Bir müdahaleci kuralın etki doğurup doğurmayacağı incelenirken öncelikle o kuralın bir milletlerarası ilişki için mi yoksa sadece milli hukuka tabi olacak bir ilişki için mi kabul edildiği belirlenmelidir. Örneğin rekabetin korunması ve dış ticaretin düzenlenmesine ilişkin kurallar, yapıları itibariyle hem milli hem de milletlerarası ilişkileri düzenlemek için kabul edilmişken, kira ve iş sözleşmesi gibi konular asıl olarak ülke içi uyuşmazlıklar düşünülerek kabul edilmiştir. ”

[18] HUYSAL, sf. 132-133.

[19]Bu kurallara müdahaleci kurallar da denmektedir; ÖZDEMİR KOCASAKAL, Hatice: Doğrudan Uygulanan Kurallar ve Sözleşmeler Üzerindeki Etkileri, İstanbul 2001, sf. 12-13: “Onların ayırt edici unsur da, devlete özgü nu politikaları gerçekleştirmeye yönelik olmalarıdır Bu özellikleri ile söz konusu kurallar, bir anlamda, ait oldukları devletin kimliklerini yansıtırlar. Zira bu kurallarla, devletin siyasal, soysal veya ekonomik alanda belirli özelliklerini tespit etmek mümkündür. ”; ŞANLI, Cemal / ESEN, Emre  / ATAMAN FİGENMEŞE, İnci: Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul 2014, sf. 285,288; EKŞİ, Nuray: Milletlerarası Ticaret Hukuku, İstanbul 2010, sf. 41; DEMİR GÖKYAYLA, sf. 399; GÜVERCİN, Ayşe: Milletlerarası Özel Hukukta Franchise Sözleşmeleri, İstanbul 2021, sf. 155.

[20] ÖZDEMİR KOCASAKAL, sf. 21 vd.; ŞANLI / ESEN / ATAMAN FİGENMEŞE, sf. 90; DEMİR GÖKYAYLA, sf. 401.

[21] EKŞİ, sf. 51; DEMİR GÖKYAYLA, sf. 402; GÜVERCİN, sf. 157.

[22] DEMİR GÖKYAYLA, sf. 403.

[23] Yargıtay 11. HD 31.01.1995T., 6650/679K.: DEMİR GÖKYAYLA, sf. 405.

[24] HUYSAL, sf. 146-147.

[25] ŞANLI / ESEN / ATAMAN FİGENMEŞE, sf. 286; DEMİR GÖKYAYLA, sf. 409; GÜVERCİN, sf. 159.

[26] BAHTİYAR, sf. 230; ERİŞ, 1383; AYOĞLU, Tolga: Dağıtım Sözleşmelerinde Uygulanmak Üzere Yabancı Bir Hukuk Sisteminin Seçilmesinin Denkleştirme Talebi Bakımından Etkisi, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 12(151-152) 2017 sf. 9-27,   sf. 10: “Yargıtay’ın Medeni Kanun’un 1. maddesine dayanarak verdiği kararlar çerçevesinde, bu talep bakımından Eski TTK’de mevcut olan kanun boşluğu içtihatlar ile doldurulmakta ve acentelere denkleştirme talep hakkı tanınmaktaydı.”

[27] Atıf paragrafın tamamı için yapılmıştır:https://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-1138.pdf E.T. 01.05.2023.

[28] Türkiye sınırlarını tamamen ya da kısmen konu alan uyuşmazlıklarda TTK m. 122 doğrudan uygulanmalıdır. Zira denkleştirme tazminatı sözleşmeden değil kanundan kaynaklanmaktadır. MOHUK m. 24 ise ancak sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlıklar bakımından geçerli bir seçim hakkı bahşetmektedir. Ayrıca doğrudan uygulanan kural tanımına da uygun bir düzenlemedir: AYOĞLU, sf. 15 vd..

[29] ERCAN, Türkiye’de Faaliyet Gösteren Acente veya Tek Satıcıların Taraf Oldukları Yabancı Unsurlu Sözleşmelerde Yer Alan Yetki veya Tahkim Şartına Rağmen Açacakları Davaların Türk Mahkemelerinde Görülüp Görülemeyeceği Meselesi, sf. 1618.

[30] ERCAN, Türkiye’de Faaliyet Gösteren Acente veya Tek Satıcıların Taraf Oldukları Yabancı Unsurlu Sözleşmelerde Yer Alan Yetki veya Tahkim Şartına Rağmen Açacakları Davaların Türk Mahkemelerinde Görülüp Görülemeyeceği Meselesisf. 1654.

[31] Yargıtay 11. HD 22.03.2016T., 2015/6879E., 2016/3183K.: www.lexpera.com.tr E.T. 06.05.2023.

[32] Yargıtay 11.HD 11.10.2022T., 2021/2046E., 2022/6893K.: https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 06.05.2023; Türk firma ile Amerikan firma arasında benzer uyuşmazlık ve karar için bkz. Yargıtay 11.HD 23.06.2021T., 2019/4747E., 2021/5341K.: https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 06.05.2023.

[33] AKIN, sf. 636-637: BGH 05.09.2012 tarihli, Az. VII ZR 25/12 numaralı kararı incelemesi.

[34] ERCAN, Türkiye’de Faaliyet Gösteren Acente veya Tek Satıcıların Taraf Oldukları Yabancı Unsurlu Sözleşmelerde Yer Alan Yetki veya Tahkim Şartına Rağmen Açacakları Davaların Türk Mahkemelerinde Görülüp Görülemeyeceği Meselesisf. 1638:17.05.2006 tarih ve 7 U 17781/06 numaralı karar incelemesi.

[35] https://curia.europa.eu/juris/liste.jsf?language=en&num=C-381/98 E.T. 05.05.2023; AYOĞLU, sf. 22; SARIÖZ BÜYÜKALP, sf. 556.

[36]https://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=143185&pageIndex=0&doclang=en&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=6106929 E.T. 05.05.2023; HUYSAL, sf. 146: “Maddî hukuka ait müdahaleci kurallar söz konusu olduğunda, hangi devlet,  ya da düzenlemenin(milletlerarası sözleşmeler gibi) hakemlerce uygulanması gerektiği konusundaki görüşler ve olasılıklar o kadar fazladır ki belirli bir kural ya da yöntem ortaya koymak imkânsızdır.”; SARIÖZ BÜYÜKALP, sf. 558.

[37]https://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=187917&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=6496294 E.T. 05.05.2023; SARIÖZ BÜYÜKALP, sf. 560.

[38] SARIÖZ BÜYÜKALP, sf. 562-563.

Kategori: Uncategorized

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir