GİRİŞ
Kara araçlarının artması, yoğunluğunun çoğalması sonucu trafik kazaları artış olmuştur. Bu kazaların artışı sonucu hukukî sorumluluğun kimde/kimlerde olması gerektiği ülkeden ülkeye değişkenlik göstermiştir. Hukukumuz bakımından 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre trafik kazalarından doğan hukukî sorumluluk ise 85. ilâ 90. maddeler arasında düzenlenmiştir.
Motorlu araçların kullanımından ötürü trafik kazasının gerçekleşmesi hep bir risk teşkil ettiğinden kanun koyucu özel bir düzenlemeye gereksinim duymuştur. Bu bakımdan araç işletenin kullanımdan kaynaklı hukukî sorumluluğu bir tehlike sorumluluğu olarak kabul edilmiştir. Ezcümle araç işleten, özel düzenlemeyle, kusursuz sorumlu kabul edilmiştir.
İşbu çalışmada KTK’ye göre araç işletenin ve diğer ifadelerin tanımı, araç işletenin hukukî sorumluluğu ve niteliği, sorumluluğu kaldıran veyahutta azaltan hâllerin neler olduğuna sırasıyla değinilecektir.
Ⅰ- GENEL OLARAK KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU
A) Kanunun Amacı ve Uygulama Alanı
Karayolları Trafik Kanunu’nun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak tüm önlemleri belirlemektir(KTK m. 1). Kanun kural olarak karayollarına ilişkin hukukî meselelere uygulanmaktadır(KTK m. 2).
B) Tanımlar
Çalışmanın muhteviyatının daha iyi anlaşılabilmesi adına KTK m. 3’de düzenlenen bazı tanımların bilinmesinde fayda bulunmaktadır.
Trafik; yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hâl ve hareketleridir. Karayolları; trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır.
Taşıt; karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlardır. Makine gücü ile çalışanlara motorlu taşıt, hayvan ve sair güçle çalışanlara motorsuz taşıt denmektedir. Araç işletenin sorumluluğu kural olarak motorlu taşıtları kapsamaktadır.
Sürücü karayolunda motorlu veya motorsuz bir aracı veya taşıtı sevk ve idare eden kişi olarak tanımlanmışken, şoför karayolunda ticarî olarak tescil edilmiş bir motorlu aracı süren kişi olarak belirtilmiştir.
Çalışma bakımından en önemli tanım olan araç işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiilî tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.
Ⅱ- HUKUKÎ SORUMLULUK
A) Sorumluluğun Hukukî Niteliği
Araç işletenin sorumluluğu işletme hâlinde sorumluluk ve işletme dışında sorumluluk olmak üzere ikiye ayrılabilir. Ancak kural işletme sorumluluğudur[1].
Araç işletenin hukukî sorumluluğu, işletilmeden kaynaklı zararlar bakımından, KTK’de yapılan düzenlemeye göre kusursuz sorumluluktur[2]. Kusursuz sorumluluk türlerinden ise tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmektedir[3].Bu bakımdan trafik kazası söz konusu olduğunda zarar meydana gelmiş ve zararla kaza arasında uygun illiyet bağı söz konusuysa araç işletenin hukukî sorumluluğu doğmuş olur[4]. İşbu sorumluluk tehlike sorumluluğu olduğundan araç işletenin kurtuluş kanıtı getirebilmesi mümkün değildir. Araç işleten ancak illiyet bağının kesildiğini ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir.
B) Araç İşleten Kavramı
Bir motorlu aracı işleten kimsenin tespiti için KTK m. 3’deki tanım dikkate alınarak, şeklî ve maddî ölçüt yöntemiyle, ikili ayrım yapılabilir[5]. Şeklî olarak araç ruhsatında, satış belgesinde, ruhsatta ya da sicildeki tescilde ismi yazan kişi kural olarak aracın sahibi ve işleteni konumundadır. Zira araç sahibinin tescil işlemi yaptırması ve tescil belgesi alması zorunluluktur(KTK m. 19). Baskın görüşe göre maddî ölçütte önemli olan ise ekonomik yarar sağlayan ve fiilî egemenliği bulunan kişinin tespitidir[6]. Fiilî egemenlik için kıstasa; aracı kullanmak, aracın giderlerine katlanmak ve aracın bakım-onarım-kullanımı konusunda karar verme yetkisi bulunmak örnek olarak gösterilebilir.
Araç işleten en basit olarak şeklî ölçüte göre belirlenir. Ancak şeklî ölçüt, adî karine niteliğindedir[7]. Zira KTK m. 3’deki tanımdan görüleceği üzere mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen kişi, aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı ve ariyet/rehin alan kişi asıl aracı işletendir. KTK m. 3’deki gibi hâller ifadesi ise tanımda sayılan işlemlerin örneklendirici nitelikte olduğuna işaret etmektedir[8]. Devamında ise ilgili olan kişinin, işletenin farklı bir kişi olduğunu, maddî ölçütteki kıstaslar dikkate alınarak ispat edebileceğini özellikle belirtmektedir[9].
Kısaca, zararın meydana geldiği an araç kimin sevk ve idaresindeyse işleten ve dolayısıyla sorumlu olan kişi odur. Bunun içinse öncelik maddî ölçüttür ama maddî ölçütle tespit sağlanamazsa şeklî ölçüte göre işletenin kim olduğu tayin edilir[10]. Son olarak işletenin tespiti bakımından her bir somut olaya ayrıca bakmakta fayda bulunmaktadır.
1. Özel Hâller
Karayolları Trafik Kanunu’na göre bazı hâllerde araç işleten olmayan kişi ve kuruluşlar araç işleten gibi sorumludurlar.
Motorlu araçta yolcu taşınırken bilet kesen, unvan ve işletme adını kullanan teşebbüsler bulunmaktadır. Bunlar KTK m. 85 gereği aracın işletilmesinden doğan zararlar bakımından işletenle birlikte müteselsilen kusursuz sorumludurlar. Sorumlulukları neredeyse tamamen araç işletenle aynıdır. Sadece KTK m. 85/3’te işletme hâlinde olmayan aracın karıştığı kazada sorumlu oldukları ayrıca ve açıkça düzenlenmemiştir[11].
Motorlu aracın bakım, gözetim, onarım, alım-satım, araçta değişiklik yapılması vb. sebeplerle bir teşebbüse bırakılması mümkündür. Bu durumda motorlu aracı meslekî amaç için elinde bulunduran teşebbüs, işletimden kaynaklı olarak doğacak zarardan kusursuz sorumludur(KTK m. 104). Araç işleten ve sigortacısının ise bu durumda sorumluluğu doğmayacaktır(KTK m. 104). Bu kişilerin sorumlu tutulmasının sebebi araç üzerindeki fiilî hâkimiyetin kendilerine geçmiş olmasındandır[12]. KTK m. 104 kapsamındaki sorumluluk aracın meslekle ilgili olarak fiilen teslimiyle başlar ve iade ile sona erer[13].
Motorlu araçlar bakımından yarış organizasyonları düzenlenebilir. Bu bakımdan yarış esnasında kaza meydana gelirse organize eden teşebbüsler, araç işleten gibi sorumlu olurlar(KTK m. 105/1). Ancak bu sorumluluk yarış dışındaki kişilerin zararı bakımından söz konusudur. Eğer yarışa katılanlar, onlarla birlikte araçta bulunanlar ve gösteriye katılan araçlarda zarar söz konusuysa genel hükümlere sorumluluk belirlenir(KTK m. 105/2). Zira bu kişiler yarışa katılarak riski üstlenmişlerdir[14].
Motorlu aracın çalınması veya gasp edilmesi mümkündür. Ezcümle motorlu araç, işletenin rızası dışında üçüncü kişiler tarafından ele geçirilebilir. Ancak KTK bakımından önemli olan motorlu aracın işletenin rızası dışında hâkimiyetinin sona ermesidir[15]. Arabayı çalan ya da gasp eden kişi sebebiyle, aracın işletilmesinden ötürü, trafik kazası meydana gelirse bu kişiler araç işleten gibi sorumlu olurlar(KTK m. 107/1). Araç işletenin ise sorumluluğu bakımından gerekli özeni gösterip göstermediği, tedbirleri alıp almadığına göre ayrım yapılmaktadır[16]. Eğer aracın çalınması veya gasp edilmesinde araç işleten tüm önlemleri aldığını ve kusuru bulunmadığını ispat edemezse çalan veya gasp eden kişiyle birlikte müteselsilen sorumlu olur(KTK m. 107/1)[17]. Ancak aracı çalınan gerçek işletenin sorumluluğu kusur sorumluluğu, aracı çalan ya da gasp edenin sorumluluğu ise tehlike sorumluluğudur[18]. Müteselsil sorumlu olan araç işletenin çalan veya gasp edene karşı hukuksal müracaat/rücû hakkı ise pek tâbiîdir[19]. Son olarak aracın çalındığını ya da gasp edildiğini bilip araca binen yolcuların zararı bakımından genel hükümler uygulanır(KTK m. 107/2).
2. Araç İşletenin Eylemlerinden Sorumlu Olduğu Kişiler
Karayolları Trafik Kanunu m. 85/5’e göre “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Yardımcı kişi denildiğinde akla ilk gelen şofördür. Şoför, karayolunda ticarî olarak tescil edilmiş bir motorlu aracı süren kişi olarak tanımlanmaktadır(KTK m. 3). Her ne kadar araç sürücüsünün geçerli bir sürücü belgesine sahip olması gerekse de(KTK m. 36) araç işletenin sorumluluğu bakımından sürücünün belgesinin bulunup bulunmaması mühim değildir[20]. Önemli olan işletenin, sürücüyü seçme/denetleme/gözetme yetkisinin bulunması ile araç işletenin iznidir[21]. Son olarak bu kişilerin işlevi aracın işletilmesiyle ilgili olmalıdır. Bu bakımdan bagajdaki yükü boşaltan yardımcı kişinin araç işlettiğinden bahsedilemez.
Aracın işletilmesi bakımından yardımcı kişi niteliği olmayan, çalan ya da gasp eden de olmayan kişilerin aracı kullanması mümkündür. Meselâ işletenin kullanım için aracı arkadaşına vermesi ve arkadaşının araçla kaza yapması durumu böyledir. Araç işleten bu kişilerin fiilinden sorumludur[22].
Yolcu, aracı kullanan sürücü ile hizmetliler dışında araçta bulunan ve araçta bulunmasına izin verilen kişilerdir(KTK m. 3). Bu kişiler aracın işletilmesi ile ilgili olarak kazaya sebebiyet verirse araç işleten bu kişilerin fiilinden sorumlu tutulmalıdır[23]. Misâl, yolcu araç seyir hâlindeyken kapıyı açar ve başka bir yolcu yola savrulursa bu zarardan işletenin sorumluluğu gündeme gelebilir.
C) Araç İşletenin Kusursuz Sorumluluğunun Şartları
1. Zarar
Kural olarak sorumluluk hukukunun gündeme gelebilmesi için zarar mevcut olmalıdır[24]. Zarar maddî veya manevi olabileceği gibi doğrudan ya da dolaylı da olabilir[25]. KTK m. 85 her türlü zararın giderim kapsamında olmadığını ancak ve ancak ölüm/yaralanma/bir şeyin zarara uğraması hâlinde kusursuz sorumluluk hükümlerinin uygulanacağını lafız yoluyla ifade etmiştir. Bu bakımdan zarar görenin yanında bulunan bagaj ve benzeri eşyalar dışındaki araçta taşınan eşyaların tazmini KTK kapsamında değildir[26]. Ölüm durumunda istenebilecek tazminat kural olarak; cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplardır(TBK m. 53). Bedensel zarar hâlinde istenecek tazminat kalemleri ise kural olarak; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplardır(TBK m. 54). Bu bakımdan misâl olarak salt ekonomik zararlardan dolayı şartlar mevcutsa genel hükümler uygulanabilecekken KTK’de düzenlenen kusursuz sorumluluk hükümleri uygulanmayacaktır[27]. Yine manevi tazminat hükümleri bakımından KTK uygulanmayacak ve ancak genel hükümler şartlar mevcutsa uygulama alanı bulacaktır[28].
2. Kazaya Motorlu Aracın Sebebiyet Vermiş Olması ve Kazanın Karayolunda Gerçekleşmiş Olması Gerekliliği
Motorlu araç, makine gücüyle çalışan ve karayolunda insan/hayvan/yük taşımaya yarayan araçlardır(KTK m. 3). KTK kapsamında işletenin sorumlu olabilmesi için kazaya motorlu aracın sebebiyet vermiş olması gerekmektedir[29]. Bu bakımdan at arabası, bisiklet, motorla çalışsa da ancak sabit şekilde faaliyet gösterebilen vinç tarzı iş makineleri sebebiyle doğan kazalarda araç işletenin sorumluluğu hükümleri uygulama alanı bulmayacaktır[30].
Kanun hükümlerinin ancak karayollarında uygulanacağı KTK m. 2’de belirtilmiştir. Karayolları dışında ayrıca “karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile; erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da” KTK hükümleri uygulama alanı bulur(KTK m. 2/2).
3. Uygun İlliyet Bağının Varlığı
Hukuka aykırı fiil sonucu zarar doğmuşsa araç işletenin sorumluluğu söz konusu olur. Buradaki sebep sonuç ilişkisinde kıstas uygun illiyet bağıdır. Buna göre hayatın olağan akışına göre hukuka aykırı fiil sebebiyle zarar doğuyorsa araç işletenin sorumluluğu söz konusu olur[31]. Uygun illiyet bağının varlığını kural olarak zarar gören ispat etmelidir[32].
İlliyet bağı kesilmişse araç işletenin sorumluluğu söz konusu olmaz. Bu bakımdan mücbir sebep, üçüncü kişi ya da zarar görenin fiili motorlu aracın kaza sebebiyle illiyet bağını kesmişse araç işletenin sorumluluğundan bahsedilemez[33]. Zira eski düzenlemede de bu husus yani illiyet bağının nasıl kesilebileceği doğrudan belirtilmiştir[34].
Zarar gören, zarar gördükten sonra gerekli önlemleri almak durumdadır. Aksi hâlde doğacak zarar bakımından zarar görenin fiili, kaza sebebiyle doğan zararın illiyet bağını kesebilir ya da azaltabilir.
4. Zararın Aracın İşletilmesinden Ötürü Doğması
Araç işletenin hukukî sorumluluğun doğması için kural olarak aracın hareket hâlinde olması gerekmektedir. Ayrıca araç hareket hâlindeyken yolun ortasında aniden durursa, başka bir aracın çarpması sonucu savrulursa da aracın işletildiği kabul edilmektedir.
Araç işletme hâlinde değilse bu sefer KTK m. 85/3 hükümleri devreye girmektedir. Burada genel sebep sorumluluğu(özen sorumluluğu) ya da kusur sorumluluğu söz konusudur[35]. Zararın meydana geldiği trafik kazası[36] işletme hâlinde olmayan motorlu taşıttan kaynaklanmalıdır. Ayrıca zarar görenin işletenin/işletenin eyleminden sorumlu olduğu yardımcı kişilerin kusuru[37] veya işletme hâlinde olmayan araçtaki bozukluğu[38] ve illiyet bağının varlığını ispat etmesi gerekmektedir[39].
Kaza sonrası yardım faaliyetleri esnasında araç işletenin ve araç işleticisi teşebbüsün sorumluluğu KTK m.85/4’de düzenlenmiştir. Burada hakkaniyet düşüncesine dayanan bir kusursuz sorumluluk hâli söz konusudur[40]. Ancak KTK m. 85/4’e göre araç işletenin ve araç işleticisi teşebbüsün sorumluluğunun doğabilmesi için hâkimin takdir yetkisi bulunmaktadır. KTK m. 85/4’ün araç işleticisi teşebbüs bakımından uygulanabilmesi için işletenin kazaya kendisinin sebebiyet vermiş olması veyahutta kazaya sebebiyet söz konusu olmasa da yardım faaliyetinin doğrudan işletene ya da araçta bulunanlara yönelik yapılması gerekmektedir. İkinci durum sebebiyle sorumluluk doğarsa kazaya sebebiyet verene rücû hakkı mümkündür. Sorumluluğun kapsamına ise sadece maddî zararlar girmektedir.
Ç) Araç İşletenin Sorumluluktan Kurtulması veya Sorumluluğunun Azaltılması
Trafik kazası ile zarar arasında illiyet bağının kesildiği, işleten tarafından ispatlanırsa, sorumluluk söz konusu olmaz. Ancak bunun için işletenin/işletenin eyleminden sorumlu olduğu kişinin kusurunun bulunmaması ve araçtaki bir bozukluğun kazaya sebebiyet vermemiş olması gerekmektedir(KTK m. 86). İlliyet bağının kesildiğini ve kusursuz olduğunu araç işletenin ispat etmesi gerekmektedir[41]. Ayrıca işletenin sorumluluktan kurutulabilmesine ilişkin KTK m. 86 hükümleri, işletme hâlinde olmayan araçlar bakımından sorumluluk ile yardım faaliyetlerinden kaynaklı sorumlulukta uygulama alanı bulmaz[42].
1. Mücbir Sebep
Öngörülmesi ve kaçınılması mümkün olmayan olağanüstü nitelikteki zorunlu ve zorlayıcı olaya mücbir sebep denmektedir[43]. Mücbir sebebin varlığı illiyet bağını kestiğinden, araç işletenin hukukî sorumluluğunun doğmasını engellemektedir. Misâl, sel sebebiyle aracın suya kapılması ve kaza meydana gelmesi durumunda illiyet bağı kesildiği için araç işletenin hukukî sorumluluğundan bahsedilemez.
2. Üçüncü Kişinin Ağır Kusuru
Her ne kadar araç işletmek tehlikeli faaliyet olarak nitelendirilse de bazı hâllerde üçüncü kişinin ağır kusuru araç işletenin sorumluluğunu engellemektedir. Zira üçüncü kişinin ağır kusuru illiyet bağının kesilmesine sebebiyet verebilmektedir[44]. Meselâ, üst geçitte kavga eden iki kişiden birinin diğerini yola doğru attığı bir olayda kişinin aşağıdaki araca çarpması varsayımında araç işletenin fiili ve doğan zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı aşikârdır. Yine zarar görenin küçük olması durumunda ana ve baba üçüncü kişi sayılırlar[45].
3. Zarar Görenin Ağır Kusuru
Zarar görenin ağır kusuru sebebiyle illiyet bağı kesilirse araç işletenin hukukî sorumluluğu doğmaz. Zarar görenin ağır olmayan kusuru söz konusu olursa, bu durumda, hâkim durum ve şartlara göre tazminatı indirebilir(KTK m. 86/2)[46]. Zarar görenin kusuru tespit edilirken tehlikenin doğabilmesi ihtimali ve buna engel olmak için tedbirlerin alınıp alınmadığı her bir somut olaya göre değerlendirilir[47]. Bu noktada hâkimin takdir yetkisi söz konusudur. Ayrıca KTK m. 86/2 sadece zarar görenin ağır olmayan kusuruyla ilgili olup üçüncü kişinin kusurunda, zarardan sorumluluk açısından, ancak müteselsilen sorumluluk hükümleri gündeme gelir[48]. Meselâ yaya ışığı olan bir durakta, yayaya kırmızı ışık yanmasına rağmen zarar görenin yola atlaması durumunda ağır kusurun varlığından söz edilebilir.
D) Genel Hükümlerin Uygulanacağı Bazı Hâller
Hatır için taşıma bakımından KTK’de özel düzenleme yapılmıştır. Bunun amacı hiç şüphesiz sırf yardım amacıyla hareket eden araç işleticisinin ya da araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüsün sorumluluğun ağırlaştırılmasının önlenmesidir. Bu bakımdan hatır için kişi taşınıyorsa veya araç hatır için verilmişse yaralanma ve ölüm olaylarında kusursuz sorumluluk söz konusu olmaz ve genel hükümlere göre değerlendirme yapılır(KTK m. 87/1). Motorlu taşıtın hatır için işletildiğinin tespitinde ivaz alınmamış olması ya da ivazın önemsiz sayılacak kadar düşük alınmış olması gerekmektedir[49].
Zarar görenin yanında bulunan bagaj ve benzeri eşyalar dışında diğer eşyaların zarar görmesi durumunda araç işletenin veya araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüsün sorumluluğunda genel hükümler uygulanır(KTK m. 87/2).
E) İşletenler veya Teşebbüs Sahipleri Arasındaki Zararın Tazmini
Birden çok motorlu aracın dâhil olduğu trafik kazasında işletenlerden birinin bedensel zarar söz konusu olursa, özel durumlar saklı kalmak kaydıyla, herkes kendi kusuru oranında zarardan sorumlu olur(KTK m. 89/1). Birden çok motorlu aracın dâhil olduğu trafik kazasında işletenlerden ya da teşebbüslerden birinin malı zarara uğrar ve tazminat talebi söz konusu olursa; zarar görenin diğer tarafın kusurlu olduğunu veya diğer aracın bozuk olduğunu ve bu sebeplerle kazanın meydana geldiğini ispat etmesi gerekmektedir(KTK m. 89/2). Birden fazla işletenin ya da işleticilerin bağlı bulunduğu teşebbüslerin sorumlu olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumluluk söz konusu olmaktadır(KTK m. 89/3).
F) Zamanaşımı
Karayolları Trafik Kanunu’na göre sorumlulukta maddî tazminat hükümleri düzenlenmiştir. Bu bakımdan manevi tazminat talepleri bakımından genel hükümler uygulama alanı bulmaktadır[50]. KTK m. 109’da ise maddî tazminat talepleri bakımından TBK’ye benzer nitelikte hükümlere yer vermiştir. Buna göre maddî tazminat talepleri zarar görenin zararı ve sorumluyu öğrenmesinden iki yıl ve her türlü kazadan itibaren on yıl zamanaşımına tâbidir. Fiil aynı zamanda cezayı gerektiren bir fiilse, bu durumda, ceza dava zamanaşımı hükümleri uygulama alanı bulur.
Sigortacıya karşı kesilen zamanaşımı tazminat yükümlüsüne karşı da kesilmiş olur(KTK m. 109/3). Tazminat yükümlüsüne karşı kesilen zamanaşımı da sigortacıya karşı kesilmiş olur(KTK m. 109/3).
Tazminat yükümlülerinin birbirine karşı rücû hakları ise yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücû hakkını kullanacakları kişiyi öğrenmeleri tarihinden itibaren iki yıl zamanaşımına tâbidir(KTK m. 109/4).
G) Görev ve Yetki
Bir tarafın ya da iki tarafın kamu kurum ve kuruluşu olduğu trafik kazaları da dâhil KTK’den kaynaklı tazminat davaları adlî yargıda görülür(KTK m. 110). Şahıs ve mal varlığına ilişkin tazminat talepleri söz konusu olduğundan kural olarak KTK davalarında asliye hukuk mahkemeleri görevlidir(HMK m. 2). Ancak zarar görenle işleten arasındaki hukukî ilişkiye göre tüketici, ticaret mahkemeleri gibi mahkemeler de görevli olabilirler.
Motorlu araç kazaların bakımından açılacak hukuk davalarında özel yetki kuralı söz konusudur. KTK m. 110’daki özel düzenleme gereği sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemeleri veya kazanın meydana geldiği yer mahkemeleri yetkilidir. Ancak bu davalarda kesin yetki kuralı söz konusu değildir.
Ğ) Sorumsuzluk Anlaşması
Karayolları Trafik Kanunu’nda belirtilen sorumlulukları kaldıran veya azaltan anlaşmalar geçersizdir(KTK m. 111). Zira ortada bir zarar yokken sorumluluğun kaldırılması veya azaltılması kötüye kullanıma açıktır. Ayrıca da sorumluluktan kaynaklanan hakların büyük bir çoğunluğu kişilik haklarına ilişkin olduğundan bu haklardan önceden feragat edilmesine müsaade edilmemiştir. Son olarak zarar görenin, araç işleten veya işleticinin bağlı bulunduğu teşebbüse göre genelde zayıf konumda olması da kanun koyucunun bu düzenlemeyi yapmasında etkili olmuştur[51].
Sorumluluğun doğmasından sonra tazminat miktarına ilişkin anlaşma/uzlaşma açıkça yetersiz veya fahiş olursa bu anlaşmanın/uzlaşmanın iptal edilmesi mümkündür. Genel hükümlere göre irade sakatlığı hâllerinde kural olarak bir yıllık hak düşürücü süre öngörülmüşken bu anlaşmalar/uzlaşmalar bakımından iki yıllık hak düşürücü süre söz konusudur(KTK m. 111/2). İki yıllık süre, anlaşma/uzlaşmanın yapıldığı zamandan itibaren işlemeye başlar[52].
SONUÇ
Motorlu araç işleten bakımından kusursuz sorumluluk söz konusudur. Bu bakımdan somut olaya göre aracın işletilmesinden kaynaklı olarak zarar doğmuşsa ve uygun illiyet bağı mevcutsa kusur araştırması yapmaya gerek görülmemelidir. Ancak mahkemeler dosyayı kusur izafesi için bilirkişilere tevdi etmeyi alışanlık hâline getirmiştir. Bu uygulamadan dönülmesi, ilgili mevzuat gereği, isabetli olacaktır.
Motorlu araç işletenin sorumluluğu bakımından manevi zararın KTK kapsamı dışında bırakılmasının gereği bulunmamaktadır. Zira manevi tazminat isteminin kapsam dışında bırakılmasının hukuken sağladığı bir fayda bulunmamaktadır.
İşleten ve teşebbüs sahibinin sorumluluğu KTK m. 85’te düzenlenmiştir. Dört fıkradan oluşan bu maddenin üçüncü fıkrasında işletme hâlinde olmayan araçlar yönünden sorumluluk hükümleri düzenlenmiştir. Bu fıkrada teşebbüs sahibin sorumlular arasında sayılmamıştır. Teşebbüs sahibinin yardım faaliyetleri bakımından dahi sorumlu olduğu bir düzenlemede, işletme hâlinde olmayan araçlar yönünden, sorumlu tutulmaması anlaşılır değildir.
Araç işletenin tespiti bakımından
maddî ölçüte ayrı bir parantez açmak gerekmektedir. KTK m. 3 gereği ilgili
kişinin araç işletenin farklı bir kişi olduğunu ispatlayabileceği
belirtilmiştir. İlgili kişi zarar gören ise yaklaşık ispat yeterli sayılmalı,
duruma göre tanık anlatımları dahi işletenin tespiti bakımından yeterli
sayılmalıdır. Ancak ilgili kişi kendisine dava açılan kişiyse, bu durumda,
sorumluluktan kurtulmak için hareket edebileceği düşünülmeli ve ispat yükünün
ağırlaştırılması gerekmektedir.
[1] EREN, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2019, sf. 759.
[2] Önceki düzenlemede de araç işletenin sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. Ancak önceki düzenlemede araç işletenin sorumluluğu özen sorumluluğuyken yeni düzenlemede tehlike sorumluluğudur: KILIÇOĞLU, Ahmet Mithat: 2918 Sayılı Yasaya Göre Motorlu Araç İşletenin Sorumluluğu, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi Dergisi,12(2) 1984 sf. 3-52, sf. 3; Yargıtay 9. HD 23.11.2022T., 2022/14705E., 2022/150207K.: “2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. ve 86. maddesinde işletenin sorumluluğu düzenlenmiştir. İşletenin, işletilme hâlinde olan araçların meydana getirdiği kazadan doğan sorumluluğu tehlike sorumluluğu/kusursuz sorumluluk olup…”: https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 23.04.2023; Yargıtay HGK 27.10.2022T., 2021/17-953E., 2022/1402K.: “ Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesi, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur.” hükmü ile KTK, zarara, motorlu aracın işletilmesinin sebep olması hâlinde, işleten hakkında tehlike sorumluluğunu öngörmüştür. Bu hükme göre, sorumluluk, motorlu taşıt aracının işletilmesine bağlanmıştır. Bu itibarla, işletenin sorumlu olması için, zarara, aracın işletilmesinin sebep olması gerekir. Burada sorumluluğun temeli, işletme tehlikesi, türü ise, tehlike esasına dayalı işletme sorumluluğudur. İşletme tehlikesi gerçekleştiği anda, işletenin sorumluluğu doğar.”: https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 23.04.2023.
[3] BAYSAL, Başak: Haksız Fiil Hukuku, İstanbul 2019,sf. 317-318: “Tehlike sorumluluklarında ise farklı bir durum vardır; sorumluluğun temeli bir davranış değildir. Tehlike sorumluluğunda söz konusu olan yasakoyucunun tehlikeli bulduğu bir faaliyetten doğan zararın riskini tamamıyla zarar veren üzerinde bırakması tercihidir. Örneğin motorlu araç işletenin sorumluluğunda, işletenin davranışında herhangi bir kusur veya özenli davranış değerlendirmesi yoktur. İşleten, sadece aracı işletmekle bu sorumluluk kapsamına girer eğer bu işletme faaliyeti ile uygun nedensellikte bir zarar ortaya çıkarsa da bunu tazmin eder; işletme faaliyetinde herhangi bir özenli davranış değerlendirmesi yapılmaz.” ; EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 760; ALTUNKAYA, Mehmet: Araç İşletenin Sorumluluğunda Kusurun Rolü, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 7(1) 1999 sf. 171-196, sf. 171; SİVRİ, Ahmet: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Araç İşletenin Hukukî Sorumluluğu, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,15(2) 2016 sf. 585-634, sf. 588; NOMER, Haluk N.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2015, sf. 190; CANBOLAT, Ferhat / GÖNÜL KOŞAR, Günhan: Motorlu Aracın İşletilmesinden Doğan Hukukî Sorumlulukta Kusurun Önemi ve Sorumluluğa Etkisi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 23 2021, sf. 839-872, sf. 841.
[4] Zira tehlike sorumluluğunda fiil ile zarar arasında uygun illiyet bağı mevcutsa sorumluluk doğmuş olur: EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 562; ALTUNKAYA, sf. 181; OĞUZMAN, M. Kemal / ÖZ, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler C. Ⅱ, İstanbul 2017, sf. 7-8: “Tehlike esasına dayanan sorumlulukların özelliği, sorumluluk şartlarının gerçekleşmesi halinde, sorumlu kişinin sorumluluktan kurtulması için herhangi bir imkâna sahip olmamasıdır. Bu sebeple bu hallerde ağırlaştırılmış objektif sorumluluktan veya ağırlaştırılmış sebep sorumluluğundan söz edilmektedir.”
[5] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 772; ALTUNKAYA, sf. 178; SİVRİ, sf. 594.
[6] Aracın zilyedinin kim olduğunun tespiti önemlidir: OĞUZMAN / ÖZ, sf. 208; KILIÇOĞLU, sf. 6: “Araç sahibi aracın sebep olduğu zararın doğduğu zaman aracın sevk ve idaresinde söz hakkına sahip, ondan yararlanan ve giderlerine katlanan kişiyse onun işleten sayılmasında tereddüt yoktur. Ancak birçok hâllerde araç sahibi araç üzerinde zilyet olmadığı gibi onun sevk ve idaresine müdahale edebilecek durumda da değildir. Bu gibi hâllerde aracın sebebiyet verdiği zarardan gerçek araç sahibi yerine onun sevk ve idaresinde söz sahibi kişilerin sorumlu tutulması gerekir.”; EREN, Fikret: Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araç İşletenin Akit Dışı Sorumluluğunun Hukukî Niteliği ve Unsurları, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,39(1) 1987 sf. 159-212, sf. 176; CANBOLAT / GÖNÜL KOŞAR, sf. 849; Yargıtay 17. HD 28.02.2019T., 2016/6712E., 2019/2237K.: “İşleten tanımı, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehini gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde yapılmıştır. 2918 Sayılı KTK’ nin 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hâkimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.”: https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 23.04.2023.
[7] SİVRİ, sf. 596; KILIÇOĞLU, sf. 8; .”; EREN, Fikret: Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araç İşletenin Akit Dışı Sorumluluğunun Hukukî Niteliği ve Unsurları, sf. 177; CANBOLAT / GÖNÜL KOŞAR, sf. 849; Yargıtay HGK 06.05.2015T., 2013/4-2288E., 2015/1319K.: “Kanun’un 3.maddesine bakıldığında: karine olarak araç sahibi veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla görülen sicil kaydındaki kişi, işletendir. Karine bu olmakla birlikte aracı uzun süreli kiraladığı ispat edilen kiracı, ariyet alan veya rehin alan kişinin de işleten olduğu kabul edilmelidir. Kanun bunların yanında bir kriter daha koymuş; sicil kaydında işleten olarak görülen tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin de işleten sayılacağını kabul etmiştir. Kanun düzenlemesi dikkate alındığında bu şartların hepsinin bir arada olması gereklidir.”: https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 23.04.2023.
[8] SİVRİ, sf. 603; KILIÇOĞLU, sf. 11.
[9] Ancak ispatın kesin ve net şekilde yapılması gerekmektedir. Adî yazılı belge, tanık anlatımları yeterli değildir; Yargıtay 4. HD 23.12.2004T., 2004/15842E., 2004/14714K.: “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu gereği trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak trafik kaydına rağmen işletenliğin üçüncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Bu bakımdan işletenliğin kayda rağmen başkasına geçmiş bulunduğu her zaman ispatlanabilirse de, bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarar gören taraf ve haleflerinin haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması gerekir. Somut olayda araç olay tarihinden sadece birkaç ay önce adi senet (galeri satış senedi) ile haricen satılmış olup, bu tür satımlar noter huzurunda yapılmadığından hüküm ifade etmezler. Kaldı ki davalı, başka bir kişinin aracını kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiğini ve araç üzerindeki fiili tasarrufu bulunduğunu geçerli delillerle ispatlamış değildir. Başka bir deyimle, bu yönün tanıkların sözleriyle doğrulanması davacının hukukunu etkilemez. ”: www.sinerjimevzuat.com.tr E.T. 23.04.2023.
[10] SİVRİ, sf. 596; NOMER, sf. 190-191.
[11] SİVRİ, sf. 611.
[12] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 777; SİVRİ, sf. 605.
[13] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 777; KILIÇOĞLU, sf. 12.
[14] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 778: “Zira burada sözü geçen kişiler, yarıştan doğabilecek zararı(riski) kabul etmiş bulunmaktadır.”
[15] SİVRİ, sf. 607; TÜZÜNER, Özlem / ERZİK, Perihan Ece: Çalınan veya Gasp Edilen Araçta İşletenin Sorumluluğu, Ankara Barosu Dergisi, 80 2022, sf. 1-32, sf. 9: “… çalma veya gasp eylemleri ceza hukuku anlamından farklıdır. Objektif(maddî) mevcudiyeti yeterli görülmekte; çalma veya gasp kastı yani manevi unsur zorunlu addedilmemektedir.”
[16] ALTUNKAYA, sf. 193.
[17] Yargıtay HGK 02.11.2021T., 2017/17-3195E., 2021/1317K.: “Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, 2918 Sayılı KTK.nun 107. maddesi uyarınca, işletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için aracın sadece çalındığını kanıtlaması yetmemekte, bununla birlikte çalmanın önlenmesi bakımından olağan, makul, uygulanabilir türden gerekli tüm önlemlerin yerine getirildiği halde, çalmanın önüne geçilemediğini de kanıtlaması gerekmektedir.” : https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 23.04.2023.
[18] ALTUNKAYA, sf. 193.
[19] KILIÇOĞLU, sf. 13; TÜZÜNER / ERZİK, sf. 15.
[20] EREN, Fikret: Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araç İşletenin Akit Dışı Sorumluluğunun Hukukî Niteliği ve Unsurları, sf. 189.
[21] SİVRİ, sf. 612; EREN, Fikret: Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araç İşletenin Akit Dışı Sorumluluğunun Hukukî Niteliği ve Unsurları, sf. 188; ÖZNUR, Alev: Yargıtay Kararları Doğrultusunda Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Kusursuz Sorumluluk, İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2012, sf. 49.
[22] SİVRİ, sf. 613; KILIÇOĞLU, sf. 19; EREN, Fikret: Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araç İşletenin Akit Dışı Sorumluluğunun Hukukî Niteliği ve Unsurları, sf. 190
[23] SİVRİ, sf. 614; EREN, Fikret: Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araç İşletenin Akit Dışı Sorumluluğunun Hukukî Niteliği ve Unsurları, sf. 191.
[24] BAYSAL, sf. 156: “Öğretide ağırlıklı olarak verilen zarar tanımı fark teorisine uygun olarak yapılmaktadır. Buna göre zarar, kişinin malvarlığında irade dışında meydana gelen eksilmedir. Bu tanım aynı zamanda dar anlamda zararı, bir başka deyişle sadece maddi zararı karşılamaktadır. Öğretide zarar, dar ve geniş anlamda olmak üzere iki anlamda da kullanılmaktadır. Geniş anlamda zarar ise manevi zararı da kapsar ve hukuken korunan maddi ve manevi varlıkların, bunlara yapılan bir tecavüzün gerçekleşmesinden önce ve sonraki hâlleri arasındaki farktır.”; EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 587.
[25] ATAMER, M. Yeşim: Haksız Fiilden Doğan Sorumluluğun Sınırlandırılması, İstanbul 1996, sf. 33:”Kural olarak dolaylı zarar gören kişi herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz.”
[26] OĞUZMAN / ÖZ, sf. 203; KILIÇOĞLU, sf. 29.
[27] Misâl kamyon sürücüsünün özel yükümlülüğünü ihlâl ederek aracı devirmesi ve otoyolun uzunca süre kapalı kalması örneğinde trafikte kalan sürücüler bu kazadan etkilenebilir. Bunun gibi örnekler yani salt ekonomik zararlar, özel düzenleme yoksa, kural olarak sorumluluk doğurmaz: BAYSAL, sf. 186-187; EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 765-766; SİVRİ, sf. 615; OĞUZMAN / ÖZ, sf. 204.
[28] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 764; SİVRİ, sf. 615; NOMER, sf. 190; KILIÇOĞLU, sf. 32.
[29] NOMER, sf. 190; OĞUZMAN / ÖZ, sf. 201.
[30] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 769-771; ALTUNKAYA, sf. 182; OĞUZMAN / ÖZ, sf. 202; KILIÇOĞLU, sf. 21.
[31] BAYSAL, sf. 206; EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 610; ATAMER, sf. 33; NOMER, sf. 150; OĞUZMAN / ÖZ, sf. 45.
[32] BAYSAL, sf. 207.
[33] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 627: “İlliyet bağını kesen sebepler, mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusuru olmak üzere üçe ayrılır.” SİVRİ, sf. 623; NOMER, sf. 152.
[34] TANDOĞAN, Hâluk: Türk Mes’uliyet Hukuku, Ankara 1961, sf. 219: “6085 sayılı Kanun md. 50 f. Ⅱ yeni şekline göre: – Motorlu taşıt, müteharrik makina ve lâstik tekerlekli traktör sahibi, zararın mücbir sebepten veya kazazedenin veya üçüncü şahsın ağır kusurundan ileri geldiğini veyahut kendisinin veya ef’al ve harekâtından mes’ul olduğu kimselerin kusurunun bulunmadığını isbat ederse mes’uliyetten kurtulur. ”
[35] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 762; ALTUNKAYA, sf. 183.
[36] KTK m. 3’e göre trafik kazası, karayolunda hareket hâlinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralama veya zararla sonuçlanmış olan olaydır.
[37] Bu noktada olağan sebep sorumluluğu gündeme gelmektedir.
[38] Bu noktada kusur sorumluluğu gündeme gelmelidir. Zira aracın bakım ve kontrollerinin yaptırılmaması ihmal suretiyle kasta sebebiyet vermektedir.
[39] OĞUZMAN / ÖZ, sf. 219.
[40] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 763; SİVRİ, sf. 589.
[41] ALTUNKAYA, sf. 186; OĞUZMAN / ÖZ, sf. 205; KILIÇOĞLU, sf. 33; ATEŞ, Hüseyin: Motorlu Araç İşletenin Sorumluluktan Kurtulması, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 26(100) 2012 sf. 343-362, sf. 344; Yargıtay 3. HD 08.06.2021T., 2020/3391E., 2021/6158K.: “Motorlu bir aracın işletilmesi, niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, tehlike sorumluluğudur. Tehlike sorumluluğunda, tehlikeli nesne veya işletme ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının ispat edilmesi sorumluluk için yeterlidir. Motorlu araç işletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için KTK.nun 86. maddesin de sayılan kurtuluş beyyinelerinden birini ispat etmesi gerekir. 2918 Sayılı KTK’ nun 86. maddesinde ” İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.”şeklinde düzenleme yer almaktadır. İşletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için öncelikle kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmadığını ve araçtaki bir bozukluğun zarara neden olmadığını ispatlamalıdır. Ancak sadece bu durumun ispatı işletenin sorumluluktan kurtulması için yeterli değildir. İşleten bu durumu bir ön şart olarak ispatlayacak ve bununla birlikte zararın bir mücbir sebepten veya zarar görenin yahut bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat edecektir.”: https://lib.kazanci.com.tr/ E.T. 23.04.2023.
[42] ATEŞ, Motorlu Araç İşletenin Sorumluluktan Kurtulması, sf. 344.
[43] BAYSAL, sf. 212; EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 629; KILIÇOĞLU, sf. 38.
[44] BAYSAL, sf. 219 vd.; KILIÇOĞLU, sf. 41.
[45] ALTUNKAYA, sf. 187.
[46] ATEŞ, Hüseyin: Motorlu Araç İşletenin Sorumluluğunun Azaltılması, Türkiye Barolar Birliği Dergisi,24(97) 2011 sf. 301-320, sf. 302: “Bu düzenleme hukukun temel prensiplerinden olan -kimse kendi kusurlu davranışa dayanarak hak iddia edemez- prensibine dayanır. Zarar görenin, uğradığı zararın meydana gelmesinde kendi kusurlu davranışıyla hissesi olur. Ve bu hissesine düşen oranda zarar kendisine çektirilir. Zararın bu kısmını, işletenin omzuna yüklemek adalet duygu ve düşüncesine ters düşerdi.”; Yargıtay HGK 14.04.2004T., 2004/4-207E., 2004/226K.: “Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer birtakım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek; içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.”: www.sinerjimevzuat.com.tr E.T. 23.04.2023.
[47] ALTINKAYA, sf. 177; KILIÇOĞLU, sf. 40; ATEŞ, Motorlu Araç İşletenin Sorumluluktan Kurtulması, sf. 355; CANBOLAT / GÖNÜL KOŞAR, sf. 850.
[48] ATEŞ, Araç İşletenin Sorumluluğunun Azaltılması, sf. 304; CANBOLAT / GÖNÜL KOŞAR, sf. 854.
[49] ALTUNKAYA, sf. 194; ATEŞ, Araç İşletenin Sorumluluğunun Azaltılması, sf. 305.
[50] EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, sf. 818.
[51] ÖZNUR, sf. 107.
[52] KILIÇOĞLU, sf. 48.
Yorumlar